Parkinson Hastalığı

Geriatri Yaşlı Bakım ve Tedavi Merkezinde Nöroloji Uzmanı Hamit TOPRAK tarafından hazırlanmıştır.

Hareketlerimizin kontrolü, beynimizde kimyasal maddelerin salınımını yapan hücreler sayesinde gerçekleşir. Bu hücrelerde salgılanan kimyasal maddelerden biri de dopamindir. Beyne gelen bilgiler bir sinir  hücresinden diğer bir sinir hücresine dopamin sayesinde aktarılır. Böylece vücut hareketlerimiz ve vücut dengesi sağlanmış olur. Bu hücrelerin bir kısmı hasar gördüğünde veya azaldığında dopamin salgılanamaz. Azalmış dopamin salgısı nedeniyle vücutta titreme, yavaş hareket etme gibi vücudun dengesinin bozulmasına neden olan parkinson hastalığı meydana gelir.

Parkinson yavaş seyreden bir hastalıktır. Hastalık on yıl gibi bir süre boyunca sürekli olarak ilerler. Başlangıçta tek taraflı görülen belirtiler zamanla bütün vücutta görülür. Belirtilerin şiddeti her hastada farklıdır. Genelde 40 yaşından sonra görülür ve erkeklerde görülme sıklığı biraz daha fazladır.

Nasıl Ortaya Çıkar?

Hastalığın ortaya çıkmasında genetik ve çevresel faktörler etkilidir. Aileden gelen(kalıtsal) parkinson hastalığı daha genç yaşlarda ortaya çıkmaktadır. Fakat bu sadece %5 oranında görülmektedir. Genetik faktörler etkili olsa da bulaşıcılığı olan bir hastalık değildir.

Belirtileri Nelerdir?

Genelde ilk belirti elde veya bir vücut yarımında titremedir. Hastanın önceki yıllardaki duruşundan farklı olarak öne eğik durma yada yürürken kolunu sallamama görülebilir. Temel belirti titremedir, istirahat halinde de titreme devam eder. Bu titreme günlük aktiviteler sırasında, heyecan, sinirlenme gibi durumlarda oluşan normal titremelerle karıştırılmamalıdır.

Önemli belirtilerden biri de hareketlerde yavaşlama olmasıdır. Hasta günlük işlerini yaparken zorlanabilir. Yemek yerken, bir tarafa dönerken yavaşlama söz konusudur ve hastalık ilerledikçe bu tür hareketleri yapmak zorlaşabilir.

Hasta hekim tarafından muayene edilirken kas sertliği ile karşılaşılır. Hasta da bu durumun farkındadır. Normalde dinlenme halinde gevşemiş olan kaslar parkinson hastalarında gergindir.

Diğer belirtiler ise şunlardır :

  • Kişinin yazısının okunaksız olması, küçük yazmaya başlamak 
  • Yavaş yürümek, yürürken ayakları yere sürümek 
  • Vücudun öne doğru eğik durması 
  • Depresyon,sıkıntılı ruh hali 
  • Kas ağrıları 
  • Konuşmada bozulmalar, kısık sesli ve donuk konuşma 
  • Terleme, hipotansiyon(düşük tansiyon) 
  • Yutma zorluğu  
  • Nasıl Tanı Konur?

Tanı koymak için özel bir yöntem yoktur. Laboratuar ya da röntgen sonuçları ile anlaşılması mümkün değildir. Uzman nörolog tarafından alınan ayrıntılı anamnez ve muayene sonucu tanı konulabilir.

Parkinson hastalığına çok benzeyen ve parkinsonizm altında toplanan rahatsızlıklarla çok benzer olduğu için tanı koyarken dikkat edilmelidir.

Parkinson Hastalığında Tedavi

Geriatri Yaşlı Bakım ve Tedavi Merkezinde Nöroloji Uzmanı Hamit TOPRAK tarafından hazırlanmıştır.

PARKİNSON HASTALIĞINDA TEDAVİ

Parkinson hastalığının tedavisindeki amaç hastanın aktif, bağımsız, kendi başına işini yapabilir hale gelmesini sağlamaktır. Yapılan tedavi sonucunda kişinin bütün belirtilerinin ortadan kalkması gibi bir durum yoktur. Parkinson hastalığında kullanılan ilaçlar eksik dopamini sağlayan ilaçlar, dopamin gibi etki yapan ilaçlar, dopaminin parçalanmasını engelleyen ilaçlardır. Tedavi sırasında bu ilaçların yan etkilerinin belirlenip ortadan kaldırılması önemlidir. Fakat yan etkisi görülen ilaçların bırakılması veya doktor değiştirilmesi yanlıştır. İlacı bırakmak hastalık belirtilerinin tekrar ortaya çıkmasına neden olur. Doktor değiştirmek ise hastalığın tedavi süresini uzatır.

İlaç tedavisiyle kas sertliği, titreme, hareketlerdeki yavaşlığın düzelme ihtimali yüksektir.

Tedavide bir diğer önemli nokta psikolojik olarak hastanın kaybettiklerini tekrar hastaya kazandırmaktır. Aile ve hekimin bir arada çaba göstermesi hastanın kendisini daha iyi hissetmesini sağlar, hastanın yaşam standardını arttırır. Aileden gelen desteğin tedavi üzerinde önemli etkileri vardır.

Parkinson hastalığına özel bir diyet bulunmamaktadır.

Tedavi uygulanırken hastanın yaşına, hastalığın hangi dönemde olduğuna, hastada görülen belirtiye göre farklı tedavi uygulanır. Uygulanacak ilaç dozu yaşa göre uygulanır.

Trakeostomi Bakımı ve Aspirasyon

Geriatri Yaşlı Bakım ve Tedavi Merkezinde Başhemşire Mine SİNEM tarafından hazırlanmıştır.

TRAKEOSTOMİ BAKIMI VE ASPİRASYON

Trakeotomi, solunum yetmezliği nedeniyle nefes almayı kolaylaştırmak için gırtlakta ya da nefes borusunda bir delik(trakeostomi) açılması ve içine bir boru(kanül) yerleştirilmesi işlemidir.

Trakeostomi bakımının bilinçli yapılması ve bölge hijyeninin korunması hasta sağlığı açısından son derece önemlidir. Trakeostomi açılan bölge açık yara olduğundan temiz tutulmalı, kızarıklık, akıntı, koku varlığı gibi etkenler değerlendirilmeli, gerekirse antiseptik solüsyonlar ve gazlı bez yardımıyla temizlenmelidir. Trakeostomi kanülü boyun bağı, gazlı bez ya da Trakeostomi bandı ile boyuna sabitlenmelidir. Kanülün balonu (cuff)  şişmesi ile solunum cihazının verdiği hava ağız ve burundan kaçmadan direk akciğerlere gitmelidir. Balon ayrıca yutma fonksiyonu olmayan hastada tükrük ve ağız içi salgıların akciğere kaçarak enfeksiyona yol açmasını engeller. Bu nedenle her gün baloncuğun şişkinliği kontrol edilmelidir.

Hastanın akciğerinde biriken balgamları temizlemek için aspiratör denilen özel bir vakum cihazı kullanılır, kanülün iç çapının yarısından daha ince sonda yardımı ile içinden ilerletilerek bronşlar ve akciğerler temizlenir. Bu işlem steril şartlarda olmalı ve en fazla 15 saniye sürmelidir. Hastanın balgam yoğunluğuna göre günde ortalama 4-8 kez balgamın temizlenmesine özen gösterilmelidir.

Trakeostomili hastaya oksijen vermek için t-tüp (easy breath) isimli parça kullanılır,. Bu parça ile hasta nemlendirilmiş oksijen desteği altında solur. Ortalama her gün temizlenir. Trakeostomi kanülünün ucuna ayrıca bir uzatma parçası bağlanır ve balgam ile kirlendiğinde hemen değiştirilmesi önerilir.

Solunum makinesi ile verilen hava nemli olmayacağından uzatma parçasının arkasına nem tutucu filtre konmalı ve kirlenirse hemen kirlenmez ise gün aşırı değiştirilmelidir. Solunum cihazını mikroplardan korumak için cihazla solunum devresi arasına antibakteriyel filtre yerleştirlip gün aşırı değiştirilmelidir. Trakeostomi kanülünü solunum cihazına bağlayan plastik hortumlar (ventilatör devresi) ise kirlenmedikleri sürece ayda bir kez değişmelidir. Kanül değişimi için ayda bir kez hastaneye başvurulması ve doktorlar tarafından değiştirilmesi önerilir. İç kanülü olan trakeostomi kanülleri ise 3 ayda bir değiştirilmelidir. İç kanül her gün çıkarılarak su ve sabunla temizlenip tekrar takılmalıdır. Solunum Cihazı bakımlarının üretici firmanın direktifleri doğrultusunda yapılması cihazın doğru kullanımı ve hasta sağlığı açısından çok önemlidir.

KANÜLÜN TEMİZLİĞİ VE PANSUMANI

Kanülün tıkalı olup olmadığı kontrol edilerek başlanan aspirasyon işlemi (aspirasyon sondasının rahat ilerleyip ilerlememesi bunun göstergesidir), tıkaç olduğu durumda kanül cuff’ının enjektörle havası çekilerek çıkarılması, dezenfektan bir solüsyon yardımıyla yıkanması ve su ile durulanarak temizlenmesi şeklinde devam eder.

Sonrasında kanül alanı batikonla temizlenir, kanül yerleştirilir ve cuff’ı şişirilir. Kanülle cilt arasına steril bir spanç konulması, ciltteki tahrişin önlenmesi için önemli olmakla birlikte son olarak kanül bağları kullanılarak tespit edilir.

Kanül çevresinin antiseptik solusyonla temizlenmesi

Kanülle cilt arasına steril bir spanç konularak plastik kısmın ciltteki tahrişini önlemesi ve son olarak kanul bağları kullanılarak tespit edilmesi

Vücut Sıvıları

Geriatri Yaşlı Bakım ve Tedavi Merkezinde Başhemşire Mine SİNEM tarafından hazırlanmıştır.

Vücut sıvılarının başında su gelmektedir. Sağlıklı, yetişkin bir bireyde vücut ağırlığının ortalama %60-70’ini toplam vücut suyu oluşturur. Toplam vücut suyu oranındaki değişiklikler yaş, cinsiyet ve vücuttaki yağ miktarına bağlıdır. Cinsiyetin toplam vücut suyuna etkisi ise kadınlarda adölesan döneminden itibaren, erkeklere göre yağ dokusunun miktarının nispeten daha fazla olmasından kaynaklanmaktadır.

Vücut ağırlığının %60(50-70) sudur:
Genç erişkin erkek………………………………………%60-+15
Genç erişkin kadın………………………………………%50+-15
Yaşlı erkek ………………………………………………….%52
Yaşlı kadın ………………………………………………….%47

VÜCUT İÇİNDE SUYUN GÖREVLERİ
•Hücre metabolizması için uygun ortam hazırlar.
•Maddelerin hücre içine ve hücre dışına taşınmasını sağlar.
•Hücre fonksiyonları için gerekli katı maddelere çözücü görevi yapar.
•Vücut ısısını düzenler.
•Vücut sıvılarının fiziksel ve kimyasal devamlılığını sağlar.
•Besinleri moleküllerine ayırır böylece sindirime yardım eder.
•Kan volümünü sağlar.
•Vücuttan artık maddelerin atılabilmesi için gerekli ortamı sağlar.
•Eklemlerin kayganlığını ve cildin esnekliğini sağlar.

Yaşlı Bakım Türleri

Bakım hizmetinin kalitesi, yaşlının yaşam kalitesini arttırır. Toplumsal yaşamın tehdidi altında savunmasız kalan yaşlıların korunması, kollanması, bakılması ve desteklenmesi gereğinden hareketle geliştirilen “toplum temelli bakım” ve “yerinde yaşlanma” kavramlarının ortak yönü (kısaca); yaşlının çevresiyle ilişkisini güçlendirerek yaşamını alıştığı ortamda sürdürebilmesi için gereksinimlerini karşılayarak toplumsal yaşama dâhil olması için çaba harcamak ve tıbbi bakımını desteklemek olduğu söylenebilir.
Tüm dünyada yaşlı bakımının toplum olanaklarıyla desteklenmesi amaçlı hizmetlerin sınırları çok geniş olup, her ülkede değişik şekilde çeşitlendirilmiş olsa da; en yaygın olanı evsel bakımdır.

Evsel Bakım: Yaşlının Aile İçinde Bakım Biçimi
Yaşamını evde tek başına, yakınlarıyla ya da bakıcısıyla sürdüren yaşlının bakım kalitesini;
• kişilik özellikleri,
• durumunu kabullenme düzeyi,
• evin fiziki koşulları,
• ailesinin yaşlıyı ve durumunu kabullenme düzeyi,
• yaşlı ve ailesinin sosyo-ekonomik durumu ile entelektüel düzeyi,
• yaşlıya gerektiğinde refakat edilme durumu,
• yaşlının olumsuz duyguları (terk edilme, ümitsizlik, yalnızlık, sevgisizlik vb.)
• depresyon durumu, intihar eğilimi, ölüm kaygı düzeyi,
• stresle baş etme durumu etkilemektedir.

Yaşlının sadece kişisel bakım hizmetleri (banyo yaptırılması, tuvalet ihtiyacını gidermesi ve temizliğine yardım edilmesi, burun – kulak – diş (protez de) – el- yüz – ayak temizliğinin yapılması, tırnak kesilmesi, saç taranması, sakal tıraşı yapılması, istenmeyen tüylerin temizliği, giysilerini değiştirilmesi, odasının temizlik ve düzeninin sağlanması, yatağının temizlenmesi ve düzeltilmesi) bile, en az bir kişi gerektirdiğinden yaşlıyı sürekli izleyip destekleyen, zamanını yöneten, tüm gereksinimlerini ve güvenliğini sağlayan kişi –hele bir de ev ve ailenin de tüm sorumluluğunu taşıyorsa- bu yükün altında ezil(ebil)diğinden, yaşlı, yaşlıya bakım veren(ler)in ve ailesinin çok yönlü desteklenmesi önem kazanmaktadır.

Bakım gereksinimi olan yaşlıya “kendi (alıştığı, hakim olduğu, kendini güvende ve özgür hissettiği, anılarının olduğu) evinde yaşamını bağımsız olarak sürdürebilmesi ve yaşam kalitesini arttırmak amacıyla farklı meslek elemanlarından (Doktor, Hemşire, Sosyal Hizmet Uzmanı, Psikolog, Fizyoterapist, Diyetisyen, Bakım Elemanı ve diğer görevliler) oluşan bir ekibin sürekli / süreli olarak, kapsamlı ve organize şekilde koruyucu, önleyici, tedavi edici hizmet (psiko-sosyal , fizyolojik – tıbbi destek, sosyal hizmet) sunulması” olarak tanımlanan “evsel bakım” hizmetleri, sağlık ve sosyal hizmet kuruluşlarında gündüzlü ya da evinde yaşayanlara ev içi-dışında verilir.
Tüm dünyada yaşlılara yönelik en yaygın hizmet türü olan ve dışarıdan profesyonellerle desteklenen evsel bakım hizmetleri genellikle;
• Yardım (Bakım Elemanı =Temizlik, yemek yapımı, çamaşır, ütü, alışveriş, fatura takibi, sosyal- psikolojik destek vb)
• Takip (Hemşire = Bakım- tırnak kesimi, traş, banyo- beslenme vb.)
• Sağlık hizmeti (Profesyonel sağlık ve yardımcı sağlık personeli= Tıbbi bakım, hemşirelik, fizyoterapi hizmetleri, hastalandığında izlenmesi)
• Süreli bakım (Hemşire/ bakım eleman = Geçici süreyle 24 saatlik bakım)
• Yemek servisi (Eve günde üç öğün sıcak yemek götürülmesi.)
• Telefonla yardım (Evden, özel telefon hattı aracılığıyla Tele-Yardım Merkezinden acil durumlarda yardım istenmesi. Aileye ulaşma, eve doktor, ambulans itfaiye, yönlendirilmesi)
• Ev bakım-onarım hizmeti (Küçük onarım işleri ve bakım hizmeti) vb. şeklinde çeşitlendirilmiştir.
Yaşlının kendi evinde bağımsız yaşam sürdürebilmesi için ev dışından psiko-sosyal, fizyolojik – tıbbi destek, sosyal hizmet ve diğer hizmetleri alması, bakım verenler ile aile üyelerinin profesyonellerce eğitilmesi gerekir.

Kurumsal Bakım: Yaşlının Ailesi Dışında Bakım Biçimi

Dünya genelinde ağır somatik ve psişik sorunları olan yaşlılara rehabilitasyon ve tıbbi refakat olanağı bulunan sağlık kuruluşu özelliği taşıyan Alzheimer, geriatrik ve yaşlı bakımevlerinde, sosyal ve psikolojik açıdan yalnızlık ve güvenlik gereksinimi duyduğundan tek başına yaşam sürdüremeyen, sürekli bakıma gereksinim duyan yaşlılara da huzurevlerinde hizmet verilmektedir.

Kurumsal bakım hizmeti alan yaşlı;
• Yıllarını geçirdiği, kendini güvende ve özgür hissettiği,
• Alıştığı, hâkim olduğu, anılarıyla yaşadığı evinden, sevdiklerinden uzaklaştığı,
• Çevre denetimini –göreli- yitirdiği huzurevindeki konumunu kabullenemediğinden uyum sorunları yaşadığı,
• Statü kaybına uğradığını düşündüğü,
• Ailesinin sevgi ve ilgisinden, bedensel temaslarından yoksun kaldığı,
• Öz güveninin azalması dâhil psikolojik sorunlar ve sosyal yoksunluklar yaşadığı,
• Vardiya sistemiyle çalışan görevlilerle düzenli ilişki geliştirmekte zorlandığı,
• Gereksinimleri fark edilmediği, sorunları çözümlenmediği,
• Hizmet aksadığında mutsuz olduğu,
• Ailesi, yakınları ya da toplumun istismar / ihmal ettiği yaşlılarla aynı bina içinde bakılmaktan rahatsız olduğu için sorunlar yaşar ve bazı davranış bozuklukları gösterir.

Yatılı kurumsal bakımı tercih eden yaşlı ya da yakınları karar verme sürecinde uygun bir huzurevi ararken;
• Resmi kuruluş onaylı olması,
• Bina fiziksel konumunun amaca uygunluğu,
• Sağlık kurumlarına yakınlığı,
• Yaşlı odası donanımının amaca uygunluğu,
• Personelin nitelik ve niceliği,
• Yaşlılara gösterilen özenin fark edilebilirliği,
• Süresiz tıbbi bakım ve gözetim olanağı,
• uygun hijyen koşulları,
• Gürültüsüz bir ortam olması,
• Gece nöbetçi sağlık elemanı bulunması,
• Banyo, kapı, pencere ve bahçenin güvenli olması,
• Tefrişte toz, kir tutmayan ve kolay temizlenen mefruşata yer verilmesi,
• Fiziksel destek araçları bulunması,
• Aylık aktivite programları olması,
• Yemek listelerinin diyetisyen tarafından hazırlanması,
• Doktor, ambulans ve hastane bağlantısı olması,
• Tıbbi donanım (oksijen tüpü, aspiratör, havalı yatak vb.) bulunması,
• Bahçe ve uğraşı odaları olması,
• Islak zeminlerde ve koridorlarda tutamak bulunmasına dikkat etmelidir.

Bu çerçevede Ankara Geriatri Yaşlı Bakım ve Tedavi Merkezi’miz hem kendini evinde gibi hissetmek isteyen yaşlılarımız hem de sürekli ve profesyonel bakıma ihtiyacı olan hastalarımıza yönelik Ankara’da birçok yaşlı, Alzheimer, geriatrik bakımevleri arasında önemli bir yer tutarak hizmet vermeye devam etmektedir.
Hastalıkların sadece bedensel ya da psikolojik gibi tek bir nedenden değil bedensel, psikolojik, sosyal birçok sebepten ve bunların etkileşimlerinin birey üzerinde yarattığı etkilerden kaynaklandığının bilincinde profesyonel bir hizmet sunmaktadır. Bu farkındalık bakım ve tedavi merkezimizde Alzheimer, demans, sürekli bakım hastaları ya da yaşlılarına aynı anda kucak açmayı ve hepsinin kendine özgü ihtiyaçlarını karşılamayı mümkün kılmaktadır.
Genel olarak dünya profiline bakıldığında yaş ortalamasının yükselmesi, yaşa bağlı demansın çoğu yaşlıda görülmesi, birçok sebepten yaşlının ev bakımında ihtiyaçlarının karşılanamaması sebeplerini gözeterek Geriatri Yaşlı Bakım ve Tedavi Merkezimiz bir klinik olarak tıbbi-psiko-sosyal anlamda sistematik ve profesyonel bir şekilde çalışmakta aynı zamanda hastalarının sevgi, saygı, kişisel ve genel bütün ihtiyaçlarını gözeterek ev sıcaklığı ve huzurunu yaşatmaktadır.

Yaşlı Bakımevi ve Huzurevi Arasındaki Farklılıklar

Dünyada ve ülkemizde birçok sebepten insanların yaşam şekli değişmekte her alanda olduğu gibi yaşlı bakımında farklılıklar görülmektedir. Bu alanda en dikkat çeken noktalardan biri yaşlı bakımevi, Alzheimer bakımevi, geriatrik bakımevi gibi kurumların sayısındaki artıştır. Dünyada olduğu gibi ülkemizde de Ankara, İstanbul gibi büyük şehirlerde bu artış gözle görülür düzeydedir.

Bu artış göz önüne alındığında ve yaşlı/Alzheimer bakımevi ya da huzurevine ihtiyaç duyduğunuzda hangi ortamın size ya da sevdiklerinize uygun olduğunu seçmeden önce, huzurevi ve bakımevi arasındaki farkları bilmek ve mevcut ihtiyaçlarınızı karşılayan bir merkez seçmek çok önemlidir. Bu iki tür merkez arasındaki en büyük fark sağlanan sağlık hizmetleridir.

Siz ya da yakınınızın Parkinson hastalığı, Alzheimer hastalığı ya da başka bir kronik veya ilerleyici bir hastalığı varsa bu hastalıkların bakımı için geçiş planı sunan bir ortam seçildiğinde ikincil bir hareket gerekli olmayacaktır. Geçiş planı daha fazla hizmet ve destek içermeli ve/veya aynı kompleks içinde başka bir kat veya binada basit bir yer değiştirmeye izin vermelidir. Yaşlılar ve tüm aile üyeleri için sürekli yer değiştirmek stresli ve yorucu olacağı için buna benzer sorunları en aza indirmek, herkesin duygusal ve fiziksel iyiliği için önemli bir anahtardır.

Huzurevi: Bağımsız yaşayabilen ancak günlük aktiviteleri için desteğe ihtiyacı olan yaşlılar için gerekebilir. 24 saat gözetim veya kişisel bakım mevcuttur, ancak 24 saat tıbbi destek ve bakım yoktur. Huzurevleri yemek, ulaşım, çamaşır ve banyo gibi temizlik hizmetleri ve bazı sağlık hizmetleri sunmaktadır. Konukların güvenliği ve ihtiyaç duyulan diğer yardım alanlarına odaklanmak için düşük maliyetli olarak tasarlanmıştır.

Bakımevi: Bakımevleri ( özellikle Geriatrik bakımevleri) tıbbi bakım sağlar. Sadece yaşlılar için değil, 24 saat bakım gerektiren herkes içindir. Birçok bakımevi, bir hastane veya rehabilitasyon tesisine benzer şekilde işlev görür. Daha fazla bakıma ihtiyaç duyan yaşlılar için net bir seçimdir.

Yaşlı Bakımı

Günümüzde yaşlılık kadar; kadının iş hayatına katılması, aile yapısının geniş aileden çekirdek aile yapısına dönmesi, toplumsal değişimlerle birlikte insanların daha çok bireyselleşmesi; hastalık durumlarında ise gerekli koşulların ve ekipmanın sağlanamaması gibi nedenlerle Ankara yaşlı bakımı da önemli bir sorun haline gelmiştir.Yaşlının kendi kendine yetemiyor olması; konuşma-görme sorunu, hareket kısıtlığı, tuvaletini tutamama, kişisel temizliğini sağlayamama, yememesi gereken şeyleri yeme ya da yemesi gereken şeyleri yememe, ilaçları reddetme gibi problemlerin yanında; çevresindeki insanlara güvenmeme, aşırı alıngan-endişeli olma, değişiklikleri reddetme ve etrafındakileri eleştirme gibi problemleri ortaya çıkarmaktadır. Yaşlılığın üzerine özellikle demans ve diğer zihinsel-bedensel hastalıklar eklendiğinde ise kişilik ve davranışlardaki değişiklikler çok daha fazla olmakta aile yaşlısını tanıyamamakta ve sağlıklı bakım hem yaşlı için oldukça güçleşmekte hem de ailenin dengesini bozmaktadır.

Ankara Yaşlı bakımı kalitesi yaşlının yaşam kalitesini artırmakla birlikte profesyonel bir iştir. Sadece kişisel bakım hizmetlerini yapmak bile en az bir kişi gerektirdiğinden bakım gereksinimi olan yaşlıya, sağlık ve sosyal hizmet kuruluşlarınca ev içi-dışında hizmetler sunulması onun yaşam kalitesini yükselmektedir.

Genellikle yardım, takip, sağlık hizmeti, süreli bakım ve yemek servisi olarak şekillendirilen, psiko-sosyal, fizyolojik-tıbbi destek, sosyal hizmet ve diğer hizmetler olarak çeşitlendirilen koruyucu, önleyici, tedavi edici nitelikli yaşlılara yönelik evde bakım hizmetleri; dışarıdan doktor, hemşire, sosyal hizmet uzmanı, psikolog, fizyoterapist, diyetisyen, bakım elemanı gibi profesyonellerle verilmektedir.

Yaşlının öz bakımını yaptırmak, odasının temizlik ve düzenini sağlamak, sağlık takibini yapmak, beslemek, sürekli izleyip desteklemek, zamanını yönetmek, güvenliğini sağlamak kolay bir iş değildir. Bu anlamda yaşlı, ona bakım veren(ler) ve ailesi çok yönlü desteklenmelidir.

Yaşlılık ve Geriatri

Geriatri Yaşlı Bakım ve Tedavi Merkezinde Sosyal Hizmet Uzmanı Esra BULUT tarafından hazırlanmıştır.

İnsan hayatı boyunca yaşlandığı bir süreç içindedir. Bu süreç içinde bebeklik, çocukluk, ergenlik, yetişkinlik vs. birçok dönemden geçmektedir. Her dönemin kendine has özellikleri olmakla birlikte kendisinden sonra gelen bir dönem olduğu için dönüp değerlendirmesi daha kolay olmaktadır. Yaşlılık dönemi ise insan hayatında anlaşılabilmesi en zor dönemlerden biridir ki yaşlılıktan sonra insan hayatı sona ermektedir.

Yaşlılık bir gerileme ve kayıp dönemi olmakla birlikte; genellikle insanın kişiliğinin ve anlayış biçiminin değiştiği bir dönem olmaktadır. Yaşlılığın birey üzerindeki etkisi;Özgüven, uyum yeteneği ve üretkenliğin azalması

Uyaranlara yanıtın gecikmesi,

Belleğin zayıflaması

Bunaltının artması,

Uyku kalitesinin düşmesi,

Değer kaybına uğrama

Statüsünün değişmesi,

Eş – akran kaybının karamsarlığa yol açması

Ekonomik sorunlarının artması,

Fiziksel ve mental sağlığın daha çok bozulacağı kaygısının taşınması

Kendi dünyasına çekilmesi,

Dışlandığını düşünerek  mutsuz olması şeklinde görülmektedir.

Hem yaşlılığın birey üzerindeki etkilerine kolay adapte olunması hem de olumsuz değişimlerin etkilerinin en aza indirilmesi anlamında; ister ev ister kurum bakımında olsun yaşlıya verilen psiko-sosyal destek, özellikle devamlı hasta yaşlılarda sürekli doktor gözetiminde olunması ile hemşire ve hasta bakıcılarca yapılan profesyonel bakım bu dönemin kaliteli geçirilmesi anlamında çok önemlidir.

Tıbbi anlamda yaşlılık ile Geriatri bilim dalı ilgilenmektedir. Türk Geriatri Derneği’ne göre Geriatri; hayatın ilerleyen yıllarında, kişilerin sağlığının korunması, hastalıklarının önlenmesi, toplumdan soyutlanmadan yaşamlarını sürdürmeleri ve çok yönlü değerlendirmelere dayalı tedaviyi hedef alan bilimsel uygulamaları içeren bilim dalıdır. Geriatri biliminin hedefi ise yaşlının mevcut sağlıklılık halinin ve fonksiyonel durumunun korunmasıdır.

Yaşlılıkta Beslenme

Geriatri Yaşlı Bakım ve Tedavi Merkezinde Nöroloji Uzmanı Hamit TOPRAK tarafından hazırlanmıştır.

YAŞLILIKTAKİ ALINMASI GEREKEN ENERJİ VE BESİN ÖGELERİ MİKTARLARI

1.ENERJİ: Yaşlılıkta enerji gereksinimi, yetişkinlik dönemine göre azalır. Ancak hastalıklar, sakatlanma ve kırıklar gibi bazı özel durumlarda enerji ihtiyacı artabilir. Enerji ihtiyacının arttığı bu gibi durumlarda ise yetersiz beslenilmesi kronik beslenme yetersizliği denilen duruma neden olur.

en az 1200 kalori/gün

2.PROTEİN: Günlük alınan enerjinin yaklaşık % 15’iproteinlerden karşılanmalıdır. Enfeksiyon, ameliyat, yaralanma ve kırık gibi sağlık problemleri protein gereksinimini artırır. Ayrıca yaşla birlikte azalan bağışıklık sistemi fonksiyonları da göz önüne alındığında, kronik böbrek hastalığı gibi protein alımının kısıtlanması gereken durumlarda günlük alınması gereken protein miktarı hastalığın durumuna göre belirlenmelidir.

3.KARBONHİDRAT: Günlük alınan enerjinin yaklaşık % 60’ı karbonhidratlardan karşılanmalıdır. Karbonhidratlar yetersiz alındığında proteinler enerji kaynağı olarak kullanılacağı için günlük karbonhidrat gereksiniminin eksiksiz olarak karşılanması önemlidir. Ancak gereksinimden fazla alınan karbonhidrat, yağa çevrilerek kilo fazlalığına neden olur.

Karbonhidrat gereksinimi tahıllar, kepeği ayrılmamış tahıl unları, sebze ve meyvelerden karşılanmalıdır.

4.YAĞLAR: Günlük alınan enerjinin % 25’i yağlardan sağlanmalıdır. Balıkta bulunan omega3 yağı hariç hayvansal besinlerde bulunan yağlar insan vücudunda üretilebilirken, bitkisel besinlerde bulunan yağlar üretilemez ve vücuttaki fonksiyonları nedeniyle de mutlaka besinlerle yeterli miktarlarda alınmaları gerekir.

5.OMEGA 3 YAĞLARI: Kan yağlarını ve damarlarda plak birikimini azaltarak kalp ve damar sağlığını korur. Ayrıca kanın pıhtılaşmasını önler ve eklemlerdeki iltihaplanmaları engeller. Ayrıca omega 3 yağları bağışıklık sistemini güçlendirir.

Kaynakları: Balık ve deniz ürünleri, yeşil yapraklı sebzeler özellikle semizotu, fındık, ceviz , keten, tohumu yağı…

6.VİTAMİNLER VE MİNERALLER: Vitamin ve mineral yetersizliği akut ve kronik hastalıkların seyrini etkiler. D vitamini dışındaki vitamin ve mineral gereksinimi, iyi planlanmış bir diyetle besinlerden sağlanabilir. Bazı vitamin ve minerallerin gereksinimden fazla alınması toksik etki yapabileceği için vitamin ve mineral destekleri (diyete ek olarak tablet, şurup vb. şekillerde alınanlar), diyetisyen ve doktor önerisi ile alınmalı, zorunluluk olmadıkça gereksinim besinlerden sağlanmalıdır.

7.SU: Vücuttan her gün yaklaşık 2.5 litre su atılır. Her gün vücuttan atılan bu suyun geri alınması gerekir. Sıcak havalarda ve fazla fiziksel aktivite yapıldığında, fazla proteinli ve fazla tuzlu besinler tüketildiğinde, ateşli hastalıklarda, ishalde vücuttan su kaybı artar. Bu durumlarda tüketilen su ve sıvı miktarlarının artırılması gerekir. Yaşlılık döneminde günde en az 8-10 bardak su tüketilir.

POSA: Bitkisel besinlerin vücutta sindirilemeyen bölümleridir.

Yaşlılıktaki önemi : Bağırsak hareketlerini artırarak kabızlığı önler, kan şekerini düzenleyerek şeker hastalığından korur, kan kolesterolünü düşürerek kalp-damar hastalıklarını önler, şişmanlığı önler, bağırsak kanserinden korur.

Günlük 25-30 gram posa tüketimi yeterlidir. Sebze ve meyve tüketiminin artırılması, kuru baklagil ve kepekli tahıl ürünlerinin tüketimi (yulaf, çavdar, bulgur, kepekli ekmek) ile bu miktar sağlanabilir.

Yatağa Bağımlı Hastada Egzersizin Önemi

Geriatri Yaşlı Bakım ve Tedavi Merkezinde fizyoterapist Faruk ÇELEBİ tarafından hazırlanmıştır.

Yatağa bağımlı hastanın ihtiyaçlarını tespit etmek, bu doğrultuda yapılacak uygulamaları planlamak, hasta bireyin yaşam kalitesini yükseltmek ve olabilecek komplikasyonları en aza indirmek gerekir.

Yatağa bağımlı hastayı, bilinci açık ya da bilinci kapalı (bilinç; kişinin, tam uyanık, kendisinin ve çevresinden gelen uyarıların farkında olması hali) hasta olarak ayırabiliriz. Her iki durumda bazı farklılıklar göstermekle birlikte, günlük yaşam aktiviteleri doğru planlanmalı ve uygulanmalıdır. Yatağa bağımlı hasta bireyler kısmi aktif hareket kabiliyetine sahiptir yada hareket kabiliyetini kaybetmiş bilinci kapalı nonaktif bireylerdir.

Tekerlekli sandalyeye bağımlı ya da felç geçiren yaşlılar için, çok sayıda egzersiz programı bulunmaktadır. Fiziksel kapasitesini önemli ölçüde yitirmiş bu bireylerin bir fizyoterapistle çalışması gerekir. Fizyoterapist bireyin fiziksel durumunu değerlendirip  aktif veya pasif egzersiz planını hazırlar ve uygular.

Aktif ve Pasif egzersizlerin temel amacı, eklemin normal hareketini sağlayarak kontraktürleri önlemektir. Bu egzersizler, genellikle kaslar paralizi(felç) ya da çok zayıf olduğunda kullanılmaktadır. Pasif egzersizleri, fizyoterapist uygular veya bazı hareketler bizzat hasta tarafında uygulanabilir. Pasif egzersizler bir başka deyişle hareketsiz kalmanın getireceği sorunları ortadan kaldırmak için yapılır. Hareket yapılırken mutlaka ağrı sınırı içerisinde çalışılmalı, kesik kesik hareketler yerine devamlı sabit hızda bir hareket verilmelidir. EHA (Eklem Hareket Açıklığı) Egzersizleri Sağlıklı kişilerde normal EHA günlük aktivitelerle korunur. Patolojik olarak EHA’yı azaltan faktörler varlığında EHA’nın korunmasına yönelik egzersizlerin uygulanması gereklidir. Bağ dokusu değişikliklerinin oluşmaması için eklemin hareket açıklığı boyunca günde 5-10 defa yavaş ve kontrollü bir şekilde hareket ettirilmesi yeterlidir, hastanın durumuna ve tedaviye yanıtına göre tekrar sayıları değişebilir. Hastanın kas kuvvetine, paralizi olup olmamasına ve tedaviye uygun olmayan durumlara göre EHA egzersizleri aktif, pasif veya aktif yardımlı olarak yapılabilir.

Pasif EHA egzersizleri hasta vücut segmentlerini hareket ettiremeyecek durumda ise ya da hastanın hareket ettirmesi istenmiyorsa uygulanır.

Amaç;
Eklem ve yumuşak doku hareketliliğini sağlamak,

Kasın istirahatteki uzunluğunun korunmasını sağlar, eklem ve kas kitlenmesini( kontraktür) engellemek,

Kasın mekanik elastisitesini korumak,

Kan dolaşımını artırır ve Dekübit yarası oluşmasını engeller.

Proprioseptif (kendi hareketlerimiz ve vücut pozisyonumuz ile ilgili verileri beynimize ileten duyu sistemi) duyuyu artırır.

EHA sınırlarını saptamak, eklem stabilitesi ile kas ve yumuşak doku elastisitesini belirlemektir.

Dezavantajlar:Kas atrofısini engellemez,

Kas kuvveti ve dayanıklılığında artış sağlamaz.